Anne karnında gelişimini tamamlayan bebeğin dış dünyayla buluşmasıdır doğum. Mucizevi bir an, olağanüstü bir durumdur. Aile için dünyaya gelen yavruyla ilk tanışma anı eşsiz ve tarifsiz bir mutluluktur. Bu anın güzel geçirilmesi, ilk ten tene temas, bebek ve annenin ruh sağlığının iyi olması ve anne ve bebekte karşılıklı bağlanma açısından çok önemlidir. Genelde bu an sorunsuz geçse de bazen ciddi durumlarla da karşılaşabilmekteyiz. İşte biz hekimler bu anlarda anne ve bebeğe yardımcı olmak için doğum takibi yaparız. Gebelik takibi iyi yapılanlarda genelde doğum sorunsuz geçer. Çünkü bu kişilerde önceden olabilecek tehlikeli durumlar belirlenir ve önlemleri alınır. Çok çok nadir durumlar vardır ki önceden kimde olacağını kestirmek zordur. Bunlar doğumun doğasında olan durumlardır ve biz hekimlerde hastalarımızın başına gelmesinden endişe ederiz. Bu durumları hekiminizle konuşmanız ve doğum öncesi olası riskli durumlar hakkında da bilgi almanız iyi olur. Ama gebelik döneminde takibi iyi yapılmamış kişilerde basit sorunlar bile doğum esnasında sıkıntı yapabilir.
Vajinal (normal, doğal) Doğum mu Sezaryen mi?
Doğum 2 yoldan gerçekleşir. Ya vajinal (doğal olan yol) ya da abdominal yol yani karından (ameliyatla) sezaryenle. Dünyada insanlığın varoluşundan beri doğal yol olan vajinal yol ile doğumlar gerçekleştirilmiştir ta ki son 30-40 yıla kadar. Vajinal yol kadın bedeninde var olan ve doğum için ayarlanmış doğal yoldur. Kimileri vajinal yoldan doğum için doğal yol olduğundan dolayı “doğal doğum” tabrini kullanmaktadırlar, kimileri de normal doğum tabirini. Vajinal yoldan doğum bazen normal olmayıp çok travmatik de olabileceğinden biz hekimler artık “vajinal doğum” tabirini tercih etmekteyiz.
Doğum
Doğum adeta bir mühendislik harikasıdır. O kadar mükemmel fizik kuralları işler ki hayran olmamak imkansızdır. Doğum kanalının düzlemleri ve bunların olması gereken çapları vardır. Bebeğin de nasıl doğum kanalına gireceği, kanalın düzlemlerine hangi duruşla kendini uyduracağı ve bu kanaldan geçmek için hangi hareketleri yapacağı bellidir ve bunlar tıbbi yöntemlerle belirlenmiştir. Tabi bu yolu kullanabilmesi için bebeğe bir itici güç gerekmektedir ki o da rahim kasılmalarıdır. Doğum kanalı, rahim kasılmaları ya da bebeğin hareketleri bunlardan herhangi birinde en ufak bir sekme olduğunda vajinal yoldan doğum zorlaşabilmekte hatta imkansızlaşabilmektedir. Örneğin bebeğin doğum kanalına girmesi gereken pozisyonda en ufak bir açı sapması olsa bu durum düzelene kadar doğum uzamakta bazen de düzelmek yerine daha da kötü pozisyona dönebilmektedir. Bu mükemmel fizik kuralları çoğunlukla düzgün işlemekte nadiren sorunlar çıkmaktadır. Eskiden sorun olduğunda, günümüz teknolojisi gelişmediğinden, anne ve bebek açısından travmatik doğumlar olabilmekte, bebek ve anne kaybına kadar gidebilecek ciddi durumlar oluşabilmekteydi. Doğumda ki bur riskler sağlık altyapısının gelişmesi ve sağlıkçıların titiz çalışmaları ile önlenmiş ve anne ve bebek kayıp oranları dünya da ki gelişmiş ülkelerin oranlarına yaklaşmıştır. Burada her ne kadar fazla yapıldığından şikayet edilse de sezaryen doğumun rolü de fazladır. Önceleri bir zorunluluk olarak yapılan sezaryen artık giderek bir tercih halini almıştır. Cerrahi tekniklerin gelişmesi ile neredeyse vajinal yoldan olan doğuma yakın hatta bazen daha iyi konfor sağlaması, bazen hiç ağrı çekmeden bebeğine kavuşmak isteyenler için de bir alternatif olmuştur. Kimi söylentilere göre ilk olarak Sezar abdominal yoldan doğurtulmuş ve bu işlem “sezaryen” adını oradan almıştır. Bu söylentinin doğruluğu kanıtlanamamıştır. Karın kasları cerrahi işlemle kesilerek girilip bebek hemen çıkarıldığı için hem riskleri hem de hayat kurtarıcı yönleri vardır.
“Doğum nasıl olmalıdır?” sorusunun cevabı her gebe için farklıdır. Tabi ki önceliğimiz vajinal yol olmak üzere düzenli hekim kontrollerine giden bir gebe doğum şeklini hekimi ile kararlaştırmalı, doğum için riskli bir durum söz konusu değilse vajinal yolu tercih etmeli ya da işi akışına bırakmalıdır. Bir diğer önemli konu da doğum şekli ne olursa olsun önemli olan anne ve bebek sağlığıdır. Yani herhangi bir doğum şekline şartlanmamak gerekir. Biz sağlıkçılar da doğumun anne ve bebek için daha güvenli olması için varız.
Doğum nasıl başlar?
Doğumun başlaması genelde bebekten gelen uyarıyla olur. Bebek anne karnında olgunluğa erdiğinde ondan salınan maddeler anneyi uyarır ve rahim kasılmalarını sağlar. Bazen de bebekte sıkıntılı bir durum varsa örneğin enfeksiyon gibi, gelişme geriliği gibi, genelde erken doğum lehine sonuçlanır bu durum ve hastanın zamanından önce ağrıları başlar ya da suyu gelir. Her durumda daha önce hissetmediği değişik bir durumla karşılaşır gebe. O zaman doktoru ya da ebesi ile irtibata geçmelidir. Genelde belden kasığa yayılan ağrı ile beraber rahimde sertleşme, toplanma hissedilir. Gerçek doğum ağrısında ağrı aralıkları sıklaşır ve ağrı giderek artar. Bazen yalancı ağrılarda olabilir bunlar özellikle geceleri olup sabaha geçmektedirler. Bazen ağrıyla beraber bazen de öncesinde nişan denen kanlı akıntı gelir. Nişan genelde doğumdan bir iki gün önce gelir ve doğumun başlayacağını bize haber verir. Eğer bebek hareketleri iyiyse, riskli bir durum yoksa, yakında hekim muayenesi olunmuşsa, su ya da kanama gelmemişse ve ev de hastaneye yakınsa ağrılar sıklaşana kadar, 5 dakikada bir gibi, evde beklenebilir. Aksi durumlarda hastaneye gidilmelidir. Su gelmesi, kanama olması, bebek hareketlerinin azalması ya da gebenin kendini iyi hissetmediği durumlarda hemen hastaneye gidilmeli ve hekime haber verilmelidir.
Doğum ne zaman başlar?
Genelde tahmini doğum tarihi 40 hafta olsa da gebelerin çoğu bu tarihten önce veya sonra doğum yaparlar. Erken doğumun tehlikesi bebeğin anne karnında yeterli olgunluğa erememesi, doğduktan sonra özellikle akciğer gelişiminin yetersiz olması nedeni ile kendi kendine solunum yapamamasıdır ki bu da bebek için yoğun bakıma girmesi ve tehlikeli durumlara açık hale gelmesi anlamına gelir. Artık yoğun bakım şartları çok iyi olmasına rağmen yine de bebeklerin erken doğup yoğun bakıma girmelerini istemeyiz. Daha da erken doğan bebeklerde barsak, göz, beyin gibi organlarda gelişim problemleri ortaya çıkabilmektedir. O nedenle mümkün olduğunca bebeğin zamanında doğmasını sağlamalı, zamanında doğamıyorsa uygun koşulları hazırlamalıyız. Tıp 37. Haftadan itibaren doğumu zamanında doğum olarak kabul eder. Bu dönemden sonra bebeğin akciğer gelişiminin olduğunu farzederiz. Doğum ağrıları hiç başlamadıysa 41. Haftaya kadar da beklemek önerilir. Hatta 40. Haftanın geçirilmemesini öneren tıbbi kuruluşlar da vardır. 41. Haftadan sonra bebek kayıp ihtimali az da olsa artmaktadır. Eski sezaryenli ya da bir nedenden dolayı sezaryen olacak hastalar, bebeğin akciğer gelişiminden dolayı, en azından 38. Haftayı bitirmelidirler.
Ne olur ne olmaz tüm gebelere 34. Haftadan itibaren doğum çantalarını hazırlamalarını, doğum yapacakları hastaneyi belirlemelerini, doktorları ile yakın temasta olmalarını öneririm. Tüm bebek bekleyen ailelere sorunsuz bir şekilde anne ve bebeklerine kavuşmalarını dilerim.
Doç.Dr. Meryem GENCER
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Jinekolog Bahçeşehir İstanbul
Bilgi ve randevu için 0530 723 80 39 nolu telefondan veya WhatsApp’tan bize ulaşabilirsiniz.